14 Nisan 2009 Salı

Ankara


Hiç bir şey ummuyorum, (Δεν ελπίζω τίποτε,)
hiç bir şeyden korkmuyorum, (Δεν φοβούμαι τίποτε,)

özgürüm. (Είμαι λεύτερος)

KAZANCAKİS – ZORBA


Yıl 1996…
Ankara’dayım. Keyifsiz günlerin dibine batmış , hayatımın rotası şaşmış, geleceğimden endişe duyduğum ve kaçmak kurtulmak istediğim için Ankarada’yım.

Kara kış Ankara.

O zamanlar masum Ankara, sanıyorum ki nereye gidersem gideyim yürekteki daralmaya çare olmayacak hiçbir söz, hiçbir kent.


Yıl 1998…
Ankara’dayım. Keyifsiz günlerin dibine batmış , hayatımın rotası şaşmış, geleceğimden endişe duyduğum ve kaçmak kurtulmak istediğim için Ankarada’yım.

Ankara’da yağmur havası, mevsimlerden sonbahar…

Bana ait olmayan bir evin camından seyrediyorum kentin ışıklarını. Gözyaşlarım ve cama vuran her damla karışmış sanki birbirine.
Ankara, bana iyi gelmiyor, kendi adıma bu kentte aldığım tüm radikal kararlar,yanlış olup bumerang gibi geriye dönüp suratıma çarpıyor,düşüyorum.


Yıl 1999…
Ankara’dayım. Keyifsiz günlerin dibine batmış , hayatımın rotası şaşmış, geleceğimden endişe duyduğum ve kaçmak kurtulmak istediğim için Ankarada’yım.

İnsanı sündüren bir sıcak, mevsimlerden yaz…

Havaalanında beni bambaşka bir ülkeye, bambaşka insanlara, yollara, caddelere, evlere ve dillere götürecek uçağa binmek için Ankarada’yım.

Kara kış bu kez içimde.


Yıl 2007…
Ankara’dayım. Keyifsiz günler bitmiş, rotasına girmiş bir hayatım, endişe duymadığım bir geleceğim var. Kaçmak kurtulmak duygusundan aidiyet duygusuna sakin bir geçiş yapmışım. Kara kışlarda esen sert rüzgarlar da saçlarımı uçuşturmuş ama yine de yılmamışım. Geleceğe dair tüm korkularımı sıfırlamışım. Bin bir umut, bin bir heyecan doldurmuş taşırmışım içimi. Tutmuşum bana uzanan eli, Ankara’nın caddelerinde aşkın en saf haliyle. İnanmışım kendime, elin sahibine ve sevmişim galiba Ankara’yı.

İçimde bir bahar havası ve telaşı. Mevsimlerden sündürmeyen bir yaz...


Yıl 2009…
Ankara’ya gidiyorum. Anladım ki ben Ankara’yı sevmiyorum. Sadece bir yanılsamaymış en son kaldırımlarında ardıma düşen gölgem…Yiyeceğim hiçbir yemeğin tadı olmayacak, elim ayağım sığmayacak hiçbir koltuğa, hiçbir yatağa. Hiçbir Ankara şarkısı dolanmayacak artık dilime, sıcacık Akdeniz gecelerinde.

"Ankara'da aşık olmak zor iki gözüm"şarkısını arayamayacağım asla, önceden aranmış bir arama moturunda.

Adımladığım her kaldırımda önüme düşecek birbirinin elini tutmuş bir kadın ve bir adam gölgesi…




Hiçbir vitrin camında göremeyeceğim suretimi.

Ankara’da bahar şimdi.

Her mevsimine şahit oluyorum böylelikle Ankara’nın.

Ve artık eminim ki;

Ben seni hiç sevememişim, sevmeyecekmişim Ankara...

4 yorum:

  1. Bu aralar isimsiz14 Nisan 2009 11:35

    Duygu...
    kendine uzak düşerecekse Ankara neden gidersin?

    Yanılıyormuyum?

    YanıtlaSil
  2. İnanmıyorum bende Ankaraya gidiyorum ay sonuna doğru,ne zaman orada oluyorsun beni bilgilendir.

    YanıtlaSil
  3. herkesspolyanna14 Nisan 2009 12:19

    AL BACIM BENDEN DE O KADAR!...

    YanıtlaSil
  4. Kac kitap okuyunca alim, kac diyar gorunce gezgin, kac hezimetten sonra bezgin olurdu insan?"

    Elif Safak/Mahrem

    sevmedim yazini.mutlu yazilarini okumak istiyorum.bu kadar

    YanıtlaSil