20 Nisan 2009 Pazartesi

Küfkedisi



Mare’ye…



Kitaplardaki masal…

Masallar her zaman “onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine”ya da “gökten üç elma düştü” diye biter. Her daim mutlu sonu vardır masalların, kötüler, iyilere her zaman yenik düşer. Çocukken bize okunan bin bir çeşit masalın sonunda mutlu daldık her birimiz başka bir yatakta ve sandık ki kötülük her zaman kaybeder, iyilik her zaman kazanır. Oysa hayat böyle değil ki…

Kin, nefret, hırs, fitne, fesat, yalan sarmış dört bir yanımızı. Kime güveneceğini bilmeden, yaşamak ne kadar zormuş. Ve öğrendik ki gerçek masalların sonu murat, kerevet,elma ile bitmiyormuş ne yazık ki, zaten bunu öğrendiğimiz zaman yeterince yara almış olduk ama çocuk yanımız yine de mutlu sürsün, mutlu bitsin istedi, tüm masallar,
her şeye rağmen.
Olmadı.

*

Ve gerçek masal …

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde turuncuyla mavinin birleştiği bir ülkede güzel ama yalnız bir küfkedisi yaşarmış. Büyürken öyle canı yanmış öyle yanmış ki bir daha asla yüreğini kimseye açmamaya karar vermiş. Tek isteği ana rahmine geri dönmek ve orada kalmak isteyen küfkedisinin günleri devinimsiz, öylesine sessiz bir şekilde tükeniyormuş. Ülkenin önde gelen bir takım delikanlıları küfkedinin gönlünü fethetmek için türlü numaralar yapsalar da küfkedisi asla onları inandırıcı bulmuyormuş. Ve biliyormuş ki güzel başlayan masalların sonunda kazanan hep; ya cadı ya da kurt oluyormuş.


Ama bir gün hiç olmayacak bir şey olmuş. Karşısına yakışıklı mı yakışıklı , bir prens çıkıvermiş.Önceleri bunun gerçek olduğuna inanmamış “Koca ülkede bu kadar cesur küfkedileri dururken altın kalpli prens benim gibi korkağı ne yapsın?”demiş.
Prens küfkedisinin korkularını anlamış, 10 gün 10 gece onu inandırmak için dil dökmüş. “Ben bildiğin prenslere benzemem, yeter ki bana bir şans ver, göreceksin.”demiş.
Kalbi heyecanla atmaktan ritm bozukluğu yaşayan küfkedisi , 10 gün 10 gece sonra “Galiba bu başkalarına benzemiyor, hem baksana ne kadar savaş verdi kalbimi kazanmak için.”demiş.
Ve prensin teklifini kabul etmiş. Tek kişilik yatak, yastık ve yorganlardan çift kişilik yatak, yastık ve yorganlara geçmişler birlikte. Prens gerçekten küfkedisini mutlu etmek için elinden gelen gelmeyen her şeyi yapıyormuş. Küfkedisi bütün bu olanlara inanamıyormuş.

Çocukken anlatılan masallardaki gibi bir kahramana sahip olduğu için kendini çok şanslı görüyormuş. Ve her gece tanrıya şükrediyormuş. Günler böyle el ele göz göze mutlu bir şekilde biterken, küfkedisi bir gece yanında yatan prensin artık onu öpmediğini fark etmiş. Oysa prens onu öpmeden asla uyumazmış. Unuttuğuna yoran küfkedisi üzülmüş ancak fazla da irdelememiş. Ama ertesi gün ve bir ertesi gün de aynı şey olunca bir terslik olduğunu fark etmiş. “Beni sevmiyor mu artık?” demiş kendi kendine. Çünkü prens artık eski neşesini kaybetmiş, ve içine dönük yaşamaya başlamış. İşte kabusta böyle başlamış.

Saraya işlerinin yoğunluğunu bahane ederek geç gelmeye başlayan prens,(tabii o zaman küfkedisinin ne olup bittiğinden haberi yok) kapıda karşıladığı prensinin gözlerinin içine bakar olmuş, prensin bu kadar değişeceğine inanmak istemiyormuş. Prens öyle kendisiyle meşgul muş ki küfkedisinin gözlerindeki çaresizliği fark edemiyormuş.

Bir gün prens başka ülkerdeki prenslerle iş görüşmesi olduğunu, bir iki gün uzaklaşacağını söylemiş.
İlk defa prensinden ayrılacak olan küfkedisinin yüreği sıkışmış ama konduramamış felakete bir adım daha attığını.

Giden prensin ardından iki gün gözyaşı dökmüş, ağıdı ağıdına karışmış. Bilmiş ki prens gönlünü bir cadıya kaptırmış. Bile bile sessiz sedasız beklemiş prensini. Cadı öyle dilbaz, öyle cilveliymiş ki prensin gönlünü çelmek için sepet sepet elma yedirmiş. Küfkedisi , HEM CİNSİNİN attığı kazığa üzülmüş en çok, sonra da prensinin ardı ardına sıraladığı yalanlara…

Prens dönmüş, “bitti , sana döndüm. Kaldığımız yerden, hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğiz”demiş. Hayal kırıklıklarına bir tane daha eklemek istemeyen küfkedisi çaresiz bunu da kabullenmiş ve öğrenmiş kabullenmeyeceği şeyleri de kabul etmeyi, yutmayı, sindirmeyi…

Öyle seviyormuş ki prensini, inanmış ona, ama içindeki kuşku onu yiyip bitiriyormuş çünkü uzak ülkede sandığı cadı meğerse burnunun dibindeymiş. Aynı ülkede belki bir alışveriş merkezinde, belki kırmızı ışıkta beklerken yolda, belki sinema da, ya da tiyatro da yan yana geçerlerken prensle, küfkedisi bilmeyecekmiş asla cadının neler hesapladığını.Ve prensin her defasında ne hissedeceğini.

Tüm bu kötücül düşüncelere rağmen susuyor ve gülümsemesini eksik etmiyormuş prensinden. Prens küfkedisinin içindeki kopan fırtınalardan bir haber yaşarken bir gece banyodan çıkan küfkedisi bilgisayarının başına oturmuş bir de bakmış ki prens mail hesabına girmiş. Daha fazla dayanamayıp prensin mail şifresini istemiş. Messenger’da hala cadının durduğunu, silinmediğini görünce bir kez daha yıkılmış. Cadı kalmak istediği için değil, KALMASI İSTENİLDİĞİ için kalıyormuş messenger’da.Caf caflı iki söz yazılmış adının yanına.
Prens, canı acıyan küfkedisinin canını daha da yakmış, zehire bulanmış diliyle oysa seviyorsa küfkedisini onu ikna etmek için uğraşması, korkularından arındırması gerekmez mi?

Yapmamış, kolay olanı seçmiş, kanırtmış küfkedisinin tüm düşlerini.

Küfkedisi uyuyamamış sabaha kadar. Hep soru sormuş, sormuş sormuş, yanıt bulamamış tüm bu olanlara.

Ve vazgeçmiş zaten her şeyden, inandıkları bir bir yıkılırken seyretmeye karar vermiş.

Gökten üç değil iki elma düşmüş bu kez.
Biri prense, biri cadıya.

Onlar elmalarını kemirirken, küfkedisinin gökten payına düşen tarifi imkansız bir acı olmuş.

*

Şimdi onlar erecek mi gerçekten muratlarına ve çıkabilecekler mi kerevetine?

Bir kere de kitaplarda olan masal sonu, gerçek hayatta son bulsa…

Bulur mu?

Olur mu?

Kazanan bir kere de olsa iyi olur mu?

5 yorum:

  1. adım bende saklı20 Nisan 2009 16:06

    Ne kadar içten ve güzeldi.Gerçekten çocukluğumuzda bize anlatılan masallara hiç benzemiyor gerçek hayatta yaşadıklarımız.Güzel bir blog,sık sık ziyaret edeceğim.

    YanıtlaSil
  2. süperdi,yaz hep yaz sen

    YanıtlaSil
  3. Hayatım, gerçekleri kabullenmek çekilen ısdırabı hafifletir. Bu kertede gerçeklerin karşısında bir anıt gibi dik durmaktır olması gereken... Bir başka duruşun Külkedisi'ne(Küfkedisi demeyeceğim) yardımı dokunmaz. Bilakis şaşkın prensi ve muşmula suratlı cadıyı sevindirir.

    Elbette masallar çocuklar için. Çocukların dünyası saydığın kötülüklerle kirlenmemiş çünkü.

    Aslolan insanın kendine ait olanlarla yaşamayı bilmesidir. Ha bir başkasının ekmeğine el uzatmışsın ha evine, yuvasına. Affı yoktur benim gözümde.

    Bu masalda acınası olan muşmula suratlı cadıdır. Düşün ki ne kadar çaresiz, yalnız, terk edilmiş, sevilmeyen biri. Umduğu çare bir başkasının.

    Bitmiş tükenmiş biri çoktandır.

    YanıtlaSil
  4. Blogun ne kadar güzel açılıyor. Nerelerdesin, iyi misin?

    YanıtlaSil
  5. Hâlâ Küfkedisi?..

    Sevgiler

    YanıtlaSil