14 Mayıs 2009 Perşembe

Kronikleşen Özlem


Kelimelere olan doğurganlığımdan dolayıydı yanında absürd susmalarım...
Ben galiba sana sadece yazabiliyorum...

Şimdi seni özlemenin ve söyleyememin en keyifsiz yerinde durmuş beyaza yakın ama beyaz olmayan bir kağıda düz,ince bir çizgi çiziyorum.

'Aha da bu benim' diye yazmışım altına hangi ara yazdığımı anımsamayacak kadar kronikleşmiş özlemelerim...

Uzun zamandır düşünü kurduğum onca şey...

Bir otel odası,
uçsuz bucaksız denize bakan şezlong,
buz mavisi,
oldukça tuzlu,
dibini gördüğün muhteşem bir deniz.
Kitap,
sigara,
ve bir zamanlar 'Sevgili' iken şimdi'Allah'ın belası' olan bir telefon...

Ama yoksun !
görmüyorsun!

Sıyrılmaya çalışırken,çırpınırken 'Tamam şimdi azıcık daha iyiyim.' dediğin ilk an...

Nasıl da başlıyor bu kronikleşen özlem...

Tv'de zapping yaparken,

Bir filmin en etkilenmeyecek sahnesinde bile sağanak bir şekilde ağlarken ve kendine bu yüzden daha bir gıcık olurken,

Onca ağız dolusu sohbetlerin tam orta yerinde seni anımsatan bir söz,bir diyalog...

Sevdiğin ya da asla sevemem dediğin bir şarkı da bile sırf seni anımsattığı için iyice asalağa bağlanmak...

Caddeler boyu tabelalarda ,gazetelerde,dergilerde seni anımsatan yazılar ve reklamlar...

Yokluğun...

Telafisi ve kurtuluşu yok tüm oyalanmaların ve anımsamaların.

Ses yok.

Soluk yok.

Not yok.

Topladım yokluğunu...

Tüm yazı boyunca 7 etti.
Arşiv 25.08.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder